Uyku: Gizemli Yolculuk
Uyku: Gizemli Yolculuk

“Uyku, büyük bir vakit kaybı ve mağarada yaşadığımız günlerden bir mirastır.” – Thomas Edison

Ortalama bir insan hayatının yaklaşık %26’sını uykuda geçiriyor. Edison’un 20. yüzyılda kurduğu bu cümle, uyku hakkındaki anlayışın sadece bir yüzyıl içinde ne kadar değiştiğini gösteriyor ve malesef uykunun önemini göz ardı ediyor. Değişen fikirlere rağmen emin olduğumuz bir gerçek var: Uyku, varoluşumuzun, biyolojimizin ve psikolojimizin en önemli parçalarından bir tanesi. Uykuyu ve hayatlarımızdaki yerini keşfetmeye en temel ve önemli soruyu sorarak başlayabiliriz:

Neden Uyuyoruz?

Uyumamızın sebepleri konusunda bir düşünce birliğine varılmış değil ancak uykunun gün içinde yaktığımız tüm yakıtı yenilemeye yarayan bir mekanizma olduğu ortada: onarım, enerjimizin korunması ve beyin fonksiyonlarımızın gerçekleşmesi için uykuya ihtiyaç duyuyoruz. Uykunun faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Düşünme kabiliyetimizi geliştiriyor ve odaklanma süremizi artırıyor.
  • Hafızayı güçlendiriyor.
  • Duygu regülasyonumuza yardımcı oluyor.
  • Stres, öfke ve ani mod değişiklikleri gibi olumsuz deneyimlerin etkilerini azaltıyor.
  • Kardiyovasküler sistemi iyileştirerek kalp hastalıkları riskini azaltıyor. Tüm bedensel fonksiyonları düzenliyor.
  • İştah kontrolü sağlıyor ve metabolizmamızın doğru ve verimli çalışmasını sağlıyor.

Havanın karardığını algıladığımızda beynimize yorulduğumuzu söyleyen sinyaller ulaşıyor, bu sayede adenozin ve melatonin gibi uykuyu tetikleyen kimyasallar sentezleniyor ve sonuç olarak uykuya dalıyoruz. Güneşin batması ve uykumuzun gelmesi arasındaki ilişki oldukça önemli, çünkü perdeleri tamamen kapalı bir odada da olsak, vücudumuz o an vaktin gece veya gündüz olduğunu algılıyor ve ona göre hormonlar salgılıyor. Bu noktada ihtiyacımız neyse onu yapıp, vakti geldiğinde uykuya dalmaya çalışmamız gerekiyor.

Uykusuz Kaldığımızda Neler Oluyor?

90’ların sonlarında, televizyonda “Dokun Bana” isimli bir yarışma vardı. Uyumadan, ayakta, bir arabaya en uzun süre dokunan kişi o arabanın sahibi oluyordu. Yarışmacıların 48 saat sonra halüsinasyon görmeye başlamaları, hatırlamadıkları davranışlarda bulunmaları, uykusuzluk sebebiyle bayılmaları, odaklanma sorunu yaşamaları uyku eksikliğinin verdiği zararları göstermişti. Bunun yanında Russell Foster ‘Neden uyuyoruz’ başlıklı TED konuşmasında Amerika’da 48 saat boyunca uykusuz kalan bir kişinin kalp krizinden dolayı vefat etmesinden bahsediyor. Bu ve bunun gibi örnekler oldukça fazla ve  gösteriyorlar ki uyku eksikliği hayatımızı davranışsal, fizyolojik ve psikolojik olarak çok etkiliyor.

İstatistiklere göre yetişkinlerin %30’u ve ergenlerin %66’sı uyku ihtiyaçlarını yeterince karşılayamıyor. Dolayısıyla eğer uyku eksikliğinden muzdaripseniz yalnız değilsiniz. Gün içinde enerjiniz çabuk tükeniyorsa, ani mod değişiklikleriniz oluyorsa ve yaratıcılığınızın azaldığını düşünüyorsanız uykunuzu alamıyor olabilirsiniz.

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *

Konuşmayı Başlat
1
Merhaba! Aklınızdaki sorular için buradayız. Size nasıl yardımcı olabiliriz?