Kırmızı Oda Dizisi Hakkında
Kırmızı Oda Dizisi Hakkında

TV’de başlayınca heyecanlı bir sevinç duydum. Psikoterapinin ülkemizdeki bilinmezliğinin ve yanlış algısının kırılacağını ümit ettim. Herhangi bir rahatsızlıkta, gerek çevremizden gerekse uzmanlardan benzer hikayeler ve özellikle iyileşme öyküleri bize umut vermez mi?

Bu nedenle, kişisel olarak danışanların yazılı izni alınarak onların psikoterapi hikayelerini paylaşmayı çok kıymetli, hatta okuyana sağaltıcı geldiğini düşünüyorum. Hatta bu sebeple bende #içimizdekiinsanlar kitabımı benzer şekilde kurguladım ve okuyuculardan da olumlu, ilham verici geri bildirimler alıyorum.

Sn. Budayıcıoğlu’nun da kıdemi, deneyimi tartışılmaz ve tüm terapi kitaplarının da beğenilmesi hem tarzını hem de bu vaka paylaşımını onaylıyor. Mesleğimize de olumlu yansıdığını düşünüyorum.

Ancak #kırmızıoda dizisinin, muhtemelen reyting kaygısı sebebiyle, pratikde olandan farklı çizgide gitmesi bende (kişilerin psikoterapi merkezlerinden uzak durmayı tetikleyebileceğinden) kaygı uyandırıyor.

Kişisel fikrim olarak, gördüğüm sıkıntıları paylaşmak isterim:

  • Tüm vakalar çok yüksek seviyede dram, ajitasyon içeriyor, gerçek hayatta bu seyrektir. “Ağır” vakalar (intiharın eşiğinden dönme, yoğun fiziksel şiddet vb.) psikoterapiden önce başka uzmanlara yönlendirilir (hastane, kolluk kuvvetleri vs.). Psikoterapi almak için, bazen “basit” bir sıkıntı dahi yeterli olur, kişinin, objektif, dışardan bakan bir rehbere ihtiyaç duyması yeterlidir.
  • “Ağır” vakalar gelse bile çok seyrek ilk seansta açılırlar, önce güven ortamının oluşması gerekir.
  • Danışanlar tanındıkça psikoterapinin teknikleri yavaş ve sistematik uygulanır, dizideki gibi çok hızlı ve yoğun başlanmaz.
  • Psikoterapist (psikiyatrist demiyorum, çünkü dizide doktor, bu kimlikle yer alıyor) masa arkasında, otorite sembolü olarak oturmaz. Arada engel olmadan karşılıklı oturulur. Daha “yakın” ve “samimi” duruş sergiler.
  • Psikoterapist de duygusal varlıktır, robot gibi duramaz, durmamalıdır. Bu nedenle kişisel aktarımları yüzüne, hareketlerine yansır. Ancak maalesef Binnur Kaya bunu doğru sergileyemiyor. Geçen senelerde “İstanbullu Gelin” dizisindeki terapist rolünü oynayan Tilbe Saran tam olması gerektiği gibi canlandırıyordu.
  • Psikoterapi merkezindeki asistan komedi karakterine benziyor, diziyle tezatlık var. Deneyimli hatta deneyimsiz bir asistan bile hiçbir danışana/hastaya “deli” demez! Bu kelimenin tekrarı maalesef negatif pekiştirme yapıyor.

Şimdilik ilk birkaç bölüm sonrası izlenimlerim bunlar. Zamanla daha “tutarlı” ve “gerçekçi” bir formata gelmesini canı gönülden diliyorum. Toplumsal şiddetin ve hoşgörüsüzlüğün yoğun olduğu bu dönemde çok ihtiyaç duyulan bir proje. Reyting uğruna yanlış yollara sapmasından üzüntü duyarım.

Yapımında emeği geçen herkese ve başta proje mimarı Sn. Gülseren Budayıcıoğlu hocamıza teşekkür ederim.

Saygılarımla,

Dr. Şeniz Ünal, Klinik Psikolog

 

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *

Konuşmayı Başlat
1
Merhaba! Aklınızdaki sorular için buradayız. Size nasıl yardımcı olabiliriz?