Mindfulness (bilinçli farkındalık), gittikçe kaotikleşen hayatımızda bize nefes aldıracak bir kavram… An’da kalabilmek, geçmişin gölgesinin yarattığı depresyondan kurtulup, belirsiz geleceğin yarattığı kaygıyı en aza indirebilmek hepimizin hedefi… Herkes, hepimiz bu zihin / akıl durumuna ulaşmaya çalışıyoruz. Bu hedefe ulaşabilmek için aklımızın bazı tuzaklarını fark etmek ve onlardan vazgeçmeye çalışmak bu yolda atacağımız ilk adımlardır. Odaklanacağımız akıl tuzakları şunlardır:
- Felaketleştirme: Gelecek zaman olasılıklarını, en kötü senaryoları düşünerek kendine işkence etmek… Endişenin bir dozu aslında iyidir, bizi dikkatsiz, sorumsuz olmaktan alıkoyar. Bazen de ani bir kararla harekete geçirir. Ancak endişe, çok az veya hiç kontrolümüz olmadığı durumlarda da devreye girebilir. Ör: Uçuş korkusu, evinize hırsız girmesi… Geleceğin olumsuz ihtimalleri, en kötü senaryoları, günümüzde gerçekleşenleri yanıltır ve onlar üzerinde tahakküm yaratır.
- Direkt sonuca gitme: Tüm önemli, ilgili bilgi, veri ve olasılıkları incelemeden direkt sonuca gitmek… Siz fark etmeden beyin kısa yollar oluşturmayı sever. Ancak bu şekilde düşünerek, sadece geçmiş bilgi ve deneyimlerin, gelecekteki bir sonucu tahmin ettirmesine meydan verirsiniz.
- Tünel düşünme: Bir silindirden baktığınızı hayal ederseniz ne görürsünüz? Veya ne görmezsiniz? Tünel düşünmeyle, zihniniz olasılıkları ve seçenekleri dışarıda bırakır, tek seçenek sadece tünelde ilerlemek ve sonundan dışarı çıkmak kalır.
- Onay tuzağı: Mevcut düşünme şeklinizi destekleyecek bilgileri aramak… Geçmiş deneyim ve bilgiler, çevrenizdekilerin düşünceleri kararlarımıza destek olabilir/olmalıdır, ancak her zaman faydalı olmayabilirler. Onay tuzağı, ön yargının da temelini oluşturur.
- Rahatlık tuzağı: Başkalarının düşünce şekline kapılmak… Kral çıplak hikayesi tam bu tuzağı anlatır (Yeni kıyafet giydiğini zannederek çıplak gezen krala kim karşı çıkabilir?). Çoğumuz, bize söyleneni sorgulamayı, kaba ve müdahaleci olarak algılayabiliriz ancak duyduklarımızı sorgulamazsak, kendi düşünce mekanizmamızı harekete geçirecek içgüdülerimizi de köreltiriz. Herkesle aynı düşünmek, sosyal rahatlık sağlar ancak böylelikle özümüzü kaybedebiliriz ve kendi yıkımımıza yol açabiliriz.
- Ölü yatırım tuzağı: Daha önceden sarf ettiğiniz ve geri alamayacağınız çaba, zaman ve hatta belki paranın, sizi bir şeyi sonlandırmaktan alıkoyması… Bu nedenle size hiçbir getirisi olmamasına rağmen daha fazla yatırım yaparsınız ve bu süreç kara kuyu gibidir, sizi içine çeker ve geri çıkamazsınız. Tabii ki sorumluluklarınızdan, taahhütlerinizden çok çabuk vazgeçmek uygun olmaz, aksi halde hiçbir şey başaramazsınız, projelerinizde sonuca ulaşamazsınız. Ancak ‘’bırakmayı reddetme’’, sizin şimdi ve şimdiden sonra olanlara odaklanmanız gerekirken, geçmişin şimdiyi dikte ettirmesidir.
- Suçlama tuzağı: Ters giden bir durumun tüm sorumluluğunu birisine veya bir şeye yüklemektir. Bir durum oluştuktan sonra onu değiştiremeyeceğiniz için bu tuzağın hiçbir faydası yoktur. Ancak geçmişte olanı kabul edemediğinizde, şimdi olana da odaklanamazsınız ve onu yönetemezsiniz. Suçlama oyununun tuzağına düşersiniz. Tüm tuzaklar gibi, zihin tuzakları da sizi, farkında olmadığınızda hızlıca yakalarlar ve onlardan kurtulmak zordur. Bu tuzakların sadece ‘’farkına varmak’’ ilk ve kocaman bir adımdır. Onları fark ettiğinizde, özgürleşirsiniz. Geriye sadece harekete geçmek kalır.
**Bu yazı Gill Hasson’un Mindfulness kitabından alınmıştır
Yorum Yaz